7 Haziran 2022 Salı

Sedye

 Kulakları sağır edercesine bir haykırış: Açın yolu, açın yolu! 


Kalabalığın içinden, koridorun en uzak noktasından gelen bir sesle irkildim: Açın yolu! 


Tüm gözler telaş ve korkuyla sesin geldiği yöne çevrilmiş, herkes endişeli bir şekilde olan biteni anlamlandırmaya çalışıyordu. Hızla üzerime doğru gelen tekerlekli bir sedye… Sedyenin etrafında iki, üç tane güvenlik görevlisi, sedyede yatan elli, altmış yaşlarında kendinde olmayan bir hasta, hastaya yardımcı olmaya çalışan sağlık görevlileri ve hastanın üzerinde kalp masajı yapmaktan bitap düşmüş bir doktor… Hastayı hayatta tutmak için verilen büyük mücadele… Bir film setinin ortasına düşmüş gibi sadece olan biteni izliyorum. Bu yaşadığım an ve gördüklerim sadece filmlerde, dizilerde olur zannederdim. Oysa yaşadıklarım ne bir film ne de bir dizi idi. Bir an, sedyede yatan kişinin benim olma ihtimali geldi gözlerimin önüne: Her şeyden habersiz, etrafımda beni hayata döndürmeye çalışan bir sürü insan ve endişeli bakışlarla bana bakan gözler… 


“Açın yolu, açın yolu!” sesiyle irkilerek kendime geldim, tekrar hayata döndüm. Kendime geldiğimde sedye, yine aynı hızla kalabalığı yararak endişeli bakışlar arasında yoluna devam etti. Hastanın akıbetini bilmiyorum. Bildiğim bir şey var ki, şu an bu yazıyı okuyorsanız çok şanslısınız. Çünkü hala nefes alıyor ve hayattasınız. 

Hayat ne garip değil mi, hiçbir şey olmayacakmış gibi yaşamaya çalışmak. Aslında hepimiz bir pamuk ipliğine bağlıyız. Gönlü güzel insanlar olsun etrafınızda derim. Elinizden tutan, kalbinizden tutan insanlar. Ve onlara sımsıkı sarılın henüz vaktiniz varken. 

Bir nefeslik hayatımız var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ak Kız

  Ayaz düşerken yaylanın yüreğine, bir ak kız yürür çiylerin üstünde… Ne sesi kalır rüzgâra, ne kokusu zamana… Ak Kızın İzinde , hatırla...