22 Ağustos 2022 Pazartesi

Amcam

Amcam olur kendileri. Sessizdir, sakindir, sevgi doludur, merhametlidir, muhabbet doludur. Bir tanedir o. Amcam olur kendileri. İyi ki varsın amcam 


17 Ağustos 2022 Çarşamba

Kıssadan Hisse

 Kıymet veriyorsun diye hayatından çıkaramazsın sanıyorlar. O işler öyle değil azizim. Öyle bir düşer ki gözden kaybolur gider. Yüksekten düşenin parçası bulunur da gönülden düşenin zerresi dahi bulunmazmış.

12 Ağustos 2022 Cuma

Kıssadan Hisse

 İki delikanlı bir adamın koluna girip Hazreti Ömer'e getirirler: "Ya Ömer! Bu adam bizim babamızı öldürdü kısas  isteriz." derler.

Mahkeme kurulur adama son isteği sorulur.

Adam: "Eşim ve çocuklarımı üç günlük yolda bıraktım  benden haber bekliyorlar. Müsaade edin onlar ile helalleşeyim." 

Hazreti Ömer: "İdam kararın verildi. Sen üç günlük yola gitmek için izin istiyorsun. Nasıl güvenelim sana?"

Adam: "Ya Ömer" der ve İsra süresi 34.ayeti okur:

"Söz verenler verdikleri sözden mükelleftir. Yarın  huzuru mahşerde hesaba çekilecektir."

Hazreti Ömer;  "Peki. Fakat yerine bir kefil almamız lazım. Sen gelmezsen onu idam edeceğiz."

Adam ordaki kalabalığa sorar kefil olacak olan var mı? 

Kalabalıktan ses yoktur.

En arkadan biri elini kaldırır ve 

"Ben olurum Ya Ömer" der. 

Bakarlar ki bu kişi Hazreri Ebu Zer'dir.

Herkes şaşkın

"Ya Ebu Zer neye kefil olduğunu biliyorsun değil mi?"

 der Hazreti Ömer. 

"Bırakın  gitsin adamı ben kefilim!" der yine Ebu Zer.

Adam biniyor atına uzaklaşıyor.

Üç gün herkes adamı konuşuyor gelecek mi, gelmeyecek mi? Mescitte bile gündem oluyor.

Akşam namazına yakın uzaktan bir atlı geliyor.

Hazreti Ömer: "Be adam neden geldin?"

Adam: "Demesinler ki Müslümanlar söz verip de sözlerini tutmuyorlar, diye geldim."

Ölen adamın çocukları söz ister bu defa:

"Ya Ömer biz kısas hakkımızdan vazgeçtik."

Hazreti Ömer:

"Peki neden affediyorsunuz babanızı öldüren bu adamı?"

"Ya Ömer demesinler ki Müslümanların arasında merhamet yok oldu!"

Ebu Zer'e dönüp:

"Sen bu adamın neyine, nasıl inandın da kefil oldun?"

Hazreti Ebu Zer; 

"Ya Ömer demesinler ki Müslümanların arasında güven, itimad kaybolmuş. Onun için kefil oldum.” der. 

Birlik olalım.

Aramızda, güveni itimadı, yok etmeyelim.

Yoksa dağılırız. Yok oluruz.

ALLAH birlik ve beraberliğimizi bozmasın..

11 Ağustos 2022 Perşembe

Yaşamaya Dair

 ''Keşke her sabah güneşten önce,

Yüreklere merhamet ve vicdan doğsa."

Her güne şöyle başlayabiliriz: 

“Uyanığım, güneşi görüyorum. 

Güneşe, herkese, her şeye 

şükranımı sunacağım. 

Çünkü hâlâ yaşıyorum. 

Kendim olmak için bir gün daha!”


Don Miguel RUİZ

9 Ağustos 2022 Salı

Hagi Gel Erzurum’a Gel






Dadaşların diyarı Erzurum’dayım.  Havası, suyu, binbir çeşit çiçekleri ve muhteşem bir lezzet olan cağ kebabının merkezindeyim. Burada çok diyar gezdim, nice dağlar, ovalar gördüm. Bu yörenin insanının sıcaklığını hissettim. Tarihin mekanların içine kurulan şehir merkezinde dolaşmak ayrı bir huzur verdi. Üç Kümbet, Yakutiye Medresesi, Çifte Minare, Ulu Cami, Aziziye Tabyaları, Nene Hatun kabri ve muhteşem hediyelik eşyaların bulunduğu Taş Han ile Erzurum gezilmesi ve görülmesi gereken nadide bir Anadolu şehrimiz. Buraya gelip buranın lezzetlerini tatmadan dönmek olmazdı. Erzurum deyince akla gelen yemek: “cağ kebabı”. Bu kebabın mucidi Mehmet Amca’nın mekanı Koç Kebaba geldim. Önce lezzetli kebabı yedik. Sonra Mehmet Amca’dan cağ kebabının hikayesini dinledim. Hikayesi uzun, buraya gelip birinci ağızdan dinleyin derim. Mekan otantik, duvarlarda buraya gelen siyasetçisinden sanatçısına kadar herkesin fotoğrafı var duvarlarda. Bir benim yoktu, tam oldu 😅. Mehmet Amca’nın şairlik yönü de var. Yazdığı şiirler, sözler çok güzel. Her kesime hitap eden sözler. 

Oltu taşı, cağ kebabı, dolma kadayıf, Tortum Şelalesi, Erzurum evleri, Palandöken, Ilıca kaplıcaları gezilip görülmesi gereken yerler. Ayrıca rahmetli İbrahim Erkal’ı şehrin her kesimi sevmekte ve caddelerde, sokaklarda yürürken onu fotoğraflarını görecek, sesi bir taraflardan kulaklarınıza kadar gelecektir.  Kısacası güzel bir şehir Erzurum. Gezilmesi ve görülmesi gereken Anadolu şehrimizdir. Rahmetli İbrahim Erkal’ın sözleri ile bitiyordum yazıyı. Kalın sağlıcakla.


“Palandöken yastığın

Evleri yığın yığın

Dadaşların elele

Alem senin aşığın


Hadi gel Erzurum'a gel

Erzurum yahşi güzel


Palandöken bembeyaz

Çoğu kıştır azı yaz


Yaylalar serin sulu

Damda donan buzu yaz

Hadi gel Erzurum'a gel

Erzurum yahşi güzel.” (İbrahim Erkal) 

1 Ağustos 2022 Pazartesi

Anadolu’da Bir Yer

 Anadolu’da Bir Yer

Gidiyordum, gurbeti gönlümle duya duya,    

Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya.    

İlk sevgiye benzeyen ilk acı, ilk ayrılık!    

Yüreğimin yaktığı ateşle hava ılık,    

Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı...     

Arkada zincirlenen yüksek Toros Dağları…


Yolda ilerlerken Faruk Nafiz Çamlıbel’in muhteşem dizeleri döküldü dilimden. Mekan aynı, şiir aynı. Şiiri yaşamak bu olsa gerek. 


Bu seferki durağımız Orta Anadolu’da ,Niğde-Nevşehir arasında, uçsuz bucaksız bozkırın ortasında, Kayseri Erciyes Dağının muhteşem sülietinin karşında, sapsarı buğday tarlaların arasında dümdüz ilerleyen karayolunun hemen kenarında bulunan bir Anadolu köyü. Yolun kenarında yazılı olan “Çilek Var” tabelası dikkatimi çekti. Aracı hemen yolun kenarına park edip çilek tarlasına attım kendimi. Tarlanın kenarında babasını bekleyen, giyimiyle, kuşamıyla ve konuşmasıyla tam bir Anadolu kokan çocuğa çilek tarlasının sahibini sordum. Aldığım cevapla ve göz hakkı diye kopardığım üç tane çilekle tarla sahibinin yanına vardım. Adının daha sonra muhabbet arasında öğrendiğim Mehmet Amca aracımın plakasına bakıp başladı Ordu’nun ilçelerini saymaya. İçimden “Tüm ilçelerimizin ismini saydığına göre Ordu’da yaşamıştır.” diye geçiriyordum ki Mehmet Amca kendi açıklık getirdi: “Ben PTT’den emekliyim. Seksen bir vilayetin tüm ilçelerinin adını bilirim. Ama oralara hiç gitmedim. Ordu’nun çok güzel olduğunu duydum. Nasipte varsa görmek istediğini belirtti. Ben de davet ettim. İnşallah bir gün gelir.“ Nerden gelip nereye gittiğimizi sordu. Her birini anlattıktan sonra kendisine geldi iş. Mehmet Amca’nın otuz tane süt ineği varmış. Bunlardan on beş tanesinin doğumu yakın olduğu için süt sağımını bırakmış. Eşi ve oğlu ile hayvancılık ve tarım sektöründe başarılı işler yapıyorlar. Arazilerinin bir dönümünü çilek tarlasına çevirmişler. Burada sattıkları çileklerle günlük ihtiyaçlarını giderdiklerini belirtti. ‘Çalışana geçim sıkıntısı olmaz’, dedi Mehmet Amca. Muhabbetimiz esnasında samimi sohbetinden Anadolu insanının iyiliği, dürüstlüğü, saflığı, çalışkanlığı, vatan sevgisi ve misafirperverliği gibi vasıfları taşıyan bir kişiliği olduğu apaçık belliydi. Biz burada hem hayvancılık hem de tarımla meşgulüz. Çok şükür kimseye de muhtaçlığımız yok, geçinip gittiklerini söyledi. Bu arada çileklerin muhteşem bir tadı vardı. Kızım Nil Neva Çileklerin tadına doyamadığını hatta bu zamana kadar yediği en lezzetli çilek olduğunu söyledi. Hem eşi hem de kendisi muhabbet dolu insanlar. Yediğimiz çileğin ücretini verip müsaade istedik. Aşkınan koşan yorulmaz ve yapılan her iş bereketli olurmuş. Muhabbet güzel lakin yolumuz da hayli uzundu. Allah bereketini artırsın deyip Mehmet Amca’ya veda ettik.  Biz de yazımıza yine “Faruk Nafiz Çamlıbel’in Han Duvarları” şiiriyle veda edelim. 


Arabamız tutarken Erciyes'in yolunu:

 "Hancı dedim, bildin mi Maraşlı Şeyhoğlu'nu?"

Ey köyleri hududa bağlayan yaşlı yollar,

Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar!

Ey garip çizgilerle dolu han duvarları,

Ey hanların gönlümü sızlatan duvarları!.

IMG_8157.jpeg

IMG_8162.jpeg

Ak Kız

  Ayaz düşerken yaylanın yüreğine, bir ak kız yürür çiylerin üstünde… Ne sesi kalır rüzgâra, ne kokusu zamana… Ak Kızın İzinde , hatırla...